ERMENİCE
VE TÜRKÇE
Ermeniler
V. yüzyıla kadar dillerini yazı diliyle ifade edebilecekleri alfabeye sahip
değillerdi. Ermeni alfabesi, aziz Mesrob Maşdots tarafından 405 yılında
oluşturulmuştur. Hind-Avrupa dil grubundaki Ermenice bu tarihten sonra Ermeni
alfabesiyle yazılmaya başlanmıştır . XI. yüzyılda Bagratid Ermeni Devleti
yıkılınca Ermenilerin büyük bir kısmı Gürcistan, Kırım ve Kilikya’ya göç ederek
buradaki Kıpçak Türkleriyle sıkı ilişki içerisine girmişlerdir. Sonraki
yüzyıllarda Ermeniler dinlerini, yazılarını ve dillerindeki terimleri koruyarak
topluca Kıpçak Türkçesini benimsediler. İşte bu benimsemeyi takip eden süreçte
Ermeni alfabesiyle yazılmış Türkçe metinler ortaya konulmaya başlanmıştır.
Böylece Türkçe ile Ermenice arasında alfabe ilişkisi de ortaya çıkmıştır.
VII.
yüzyıldan başlayarak Kafkas kaynaklarında yer alan Türkçe kelimelerin sayısı
gittikçe artmıştır. VII. ve VIII. yüzyıldan sonraki Ermeni kaynaklarında ise
kişi, akrabalık, meslek adlarının yanı sıra sosyal yapı ve üst kavramlarla
ilgili çok sayıda Türkçe kelime bulunmaktadır
Kültürel
ve coğrafi komşuluğun bir devamı olarak Türkçe ile Ermenice arasında yoğun bir
kelime alışverişi yaşanmıştır. Ancak Ermeniceden Türkçeye, Türkçeden Ermeniceye
giren kelime sayıları hakkında araştırmacılar tarafından farklı görüşler ileri
sürülmüştür. Açaryan, 1926’da Bakü’de düzenlenen I. Türkoloji Kurultayı’nda
sunduğu bir bildiride Türkçeden Ermeniceye geçen kelimelerin sayısını 4000,
Ermeniceden Türkçeye geçen kelimelerin sayısını ise 200 olarak vermiştir
Dankoff
(1995)’un Türkçedeki Ermenice kelimeler üzerine yaptığı yayında, Türkçedeki
Ermenice kelimelerin sayısı 806’dır. Açaryan’ın 1926’da 200 olarak verdiği
kelime sayısının Dankoff’un çalışmasında 800’e çıkması, üzerinde durulması
gereken bir meseledir. Türkçenin Ermeniceye etkisi ise sadece kelime verme ile
sınırlı kalmamıştır. Türkçe kendisinden farklı bir dil grubuna ait olan Ermeniceyi
şekil bilgisi, ses bilgisi, söz dizimi gibi birçok yönden etkilemiştir.
TÜRK
VE ERMENİ İLİŞKİLERİ
Türkler,
yaşadıkları geniş coğrafya sebebiyle birçok kavim ve milletle temas halinde
olmuştur. Dolayısıyla Türklerle, bu kavim ve milletler arasında kültürel veya
dil bakımından karşılıklı bir etkileşim yaşanmıştır. Uzun yıllardan beri aynı
veya birbirine yakın coğrafyalarda komşu olarak yaşayan halklardan Türkler ile
Ermenilerin dilleri arasında da uzun soluklu bir ilişkiden bahsetmek mümkündür.
Bu komşuluk ilişkisi, Türkçeye Ermeniceden, Ermeniceye Türkçeden kelime ve
yapıların girişinde etkili olmuştur. Ancak Türkler ve Ermeniler arasındaki bu
durum, Türklerin komşuluk ettiği diğer kavim ve milletlerin dilleriyle olan
ilişkiden daha öteye geçmiştir
Türkler
ile Ermeniler arasındaki münasebet oldukça eskiye; III. yüzyıla kadar
uzanmaktadır. Bu yüzyılda Kafkasya’da İran’a başkaldıran Ermeniler,
giriştikleri mücadeleyi kaybedeceklerini anladıklarında Kıpçakların yardımına
sığınmışlar ve hürriyetlerini elde etmişlerdir. Fakat III. yüzyılın sonlarında
(297 yılında) Roman İmparatoru Diojletianus’un, İran’ı ve Ermenistan’ı yakıp
yıkmasıyla buradaki Ermeniler yine güç bir sürecin içine girmişlerdir. Söz
konusu süreç, Kıpçaklar ile Ermenilerin tekrardan yakınlaşmalarına vesile
olmuştur. Ermeniler Aziz Grigoriy’in torunu Grigoris’i Kıpçak hükümdarına
göndermişler; bu görüşmeden sonra da Ermeniler ile Kıpçaklar arasında bir inanç
münasebeti ve beraberliği ortaya çıkmıştır. Ermeni ve Kıpçak yakınlığının bir
sonucu olarak MS IV. yüzyıldan itibaren Ermenice ile Türkçe arasında bir kelime
alışverişinin olduğunu ifade etmemiz mümkündür
XI.
yüzyıla gelindiğinde Kıpçakların Kafkasya’da tekrar önemli bir hâkim güç hâline
geldiğini görürüz. Bu durumun, coğrafî konum sebebiyle Ermeniler ile Kıpçakları
daha önce olduğu gibi yakınlaştırdığını söylememiz mümkündür. Bu dönemde
Gürcüler ve Ermenilerle yakın ilişkiler kuran Kıpçaklar, bulundukları bölgedeki
siyasî ve sosyal dengeler üzerinde etkili olmuşlardır. Kıpçakların bir bölümü
Hıristiyanlığı kabul edip bunların bazıları Gürcü Ortodoks Kilisesi’ne bazıları
da Ermeni Gregorian Kilisesi’ne bağlanmıştır. Söz konusu durum din birliği
demektir ki bu, iki unsurun kültürel ve sosyal alanda daha sıkı bir ilişki
içinde olacağını ifade etmektedir.
Oğuz
Türkleriyle Ermenilerin ilk karşılaşması ise XI. yüzyıla rastlamaktadır.
Selçukluların Ani’yi fethetmesiyle Ermeni Bagratlılar Devleti çökmüş ve
Ermeniler, başta Kırım olmak üzere Karadeniz’in kuzeyine dağılmışlardır. Bu
dağılma, Ermenilerin Kırım’da yaşayan Kıpçaklarla ve Kıpçak kültürü ile
karşılaşmasını sağlamıştır. Kırım’a yerleşen Ermeniler, Kıpçaklar ile ticarî
ilişkilerini artırmış ve Kıpçak Türkçesini önce kilise dili, sonra da resmî dil
olarak benimsemişlerdir. Daha sonra değişik sebeplerle Ermenistan’ı terk eden
bazı Ermeniler de özellikle Kırım ve Basarabya bölgelerinde Kıpçaklarla komşu
olmuşlar ve Kıpçak Türkçesini öğrenmişlerdir. Kıpçak Türkçesini konuşan Ermeni
Gregorianlara bazı kaynaklarda Mankerman adı verilmiştir
Kıpçak
Türkçesi kullanan Ermenilerin bir bölümü 1280 yılından itibaren Ukrayna’nın
batısında yer alan Kamenets ve ve Podolsk şehirlerine yerleşmişler ve daha
sonra Polonya Ermenileri olarak tanınmışlardır. ((Pritsak) Kamenets-Podolsk
veya Polonya Ermeni cemaati, XIV. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar Türkçe konuşmuş
ve yazılı eserlerini Ermeni harfleriyle Türkçe olarak vermiştir. Ancak
günümüzde bu Ermeniler Türk dili olmaktan çıkmışlar ve Ukraynca, Rusça ve Lehçe
konuşmaya başlamışlardır.
XI.
yüzyılda Oğuz Türkleri Anadolu’nun hâkimi hâline gelmişler ve böylece Oğuz
Türkleri ile Ermeniler arasındaki ilk ilişkiler Selçuklular döneminde
başlamıştır. Bu başlangıç, Osmanlı döneminde karşılıklı tesirini artırarak
devam edecektir.
Fatih
döneminde İstanbul’da Ermeni Patrikliği açılmış ve başka yerlerden Ermeniler
İstanbul’a getirilip onlara her alanda ayrıcalıklar verilmiştir. Ermeniler bu
devirde şehir hayatında aktif bir role sahip olmuşlar ve yaşadıkları bölgelere
göre Arapça, Farsça, Kürtçe gibi dillerin yanında Türkçe ile güçlü bir temas
kurmuşlardır. Bunun yanında Müslüman Türklerin çoğunluğu oluşturduğu İstanbul
ve Batı Anadolu’daki büyük kasaba ve şehirlerde yaşayan Ermenilerin pek çoğu
kendi dillerini bırakıp Türkçeyi kullanmaya başlamışlardır. Bu süreçte Ermenice
yalnızca dinî törenlerde kullanılan bir dil olmuştur. Fakat Osmanlı döneminde
Ermenilerin durumunu söz konusu ederken şunu da ifade etmek gerekir ki bazı
Ermeniler, Avrupalı misyonerlerin tesiriyle Katolik mezhebine geçmişler ve
farklılıklarını ortaya koyman için Ermeniceyi bilinçli bir şekilde terk
etmişlerdir. Doğu Anadolu’da ve Kafkasya’da yaşayan Ermeniler ise Ermeniceyi
kullanmayı sürdürmüşlerdir. Bu kültürel farklılaşma, bir süre sonra Ermenilerin
Doğu ve Batı Ermenileri olarak iki gruba bölünmesine sebep olmuştur.
Ermenice
ve Türkçe arasındaki ilişkiler hem Kafkasya’da hem de Anadolu’da çok uzun
yıllar devam etmiş ve bu ilişki sonunda, XX. yüzyıla geldiğimizde Türkçede 200
ile 680 arasında Ermenice kelime olduğu ifade edilirken Ermenicede 4000 kadar
Türkçe kelimenin varlığından söz edilir olmuştur. Aynı şekilde Türkçenin
Ermenice gramer üzerinde de bir tesirinin olduğu muhakkaktır.
Ermeniler
tarih boyunca alfabe değişikliğine gitmemiştir. Sovyetler Birliği döneminde
dahi Sovyet bünyesindeki diğer milletlerin Kiril alfabesine geçmesine mukabil
Ermeniler ve Gürcüler eski alfabelerini kullanmaya devam etmişlerdir.
Kafkasya’da ve hatta Anadolu’da Türklerle münasebet kuran Ermenilerin bir
kısmı, dillerini değiştirmelerine rağmen alfabelerini değiştirmemişler ve
Türkçeyi Ermeni alfabesiyle yazmışlardır.
Osmanlı
bünyesindeki Ermenilerin verdiği eserlerde , eserin verildiği bölgeye ve
niteliğe göre farklılaşan bir dilin kullanıldığını görmekteyiz. Bu tür
eserlerde Anadolu ağızlarının yanında Arapça ve Farsça kelimeler bulunmaktadır.
Ermeni alfabesiyle Türkçe metinlerin yazımına, XIV. yüzyıldan itibaren yazma
eserlerde XVIII. yüzyıldan itibaren de basma eserlerde rastlanır. Ermenice
kitaplar, XVI. Yüzyılın başlarından itibaren matbaadan basılmaya başlamıştır.
İlk Ermeni harfli Türkçe kitap ise, Mıkhitaristler Birliği’nin kurucusu Sivaslı
Mıkhitar tarafından 1876’da Venedik’te basılmıştır . Basılan kitapların sayısı
oldukça fazladır. 2001 yılında Paris’te yayımlanan Ermeni Harfli Türkçe
Edebiyat başlıklı bibliyografyada Ermeni harfli Türkçe kitap sayısının iki bini
geçtiği ifade edilmektedir. 1968’e kadar devam eden Ermeni harfli Türkçe
metinler yaklaşık elli şehirde iki yüzü aşkın matbaada gerçekleştirilmiştir.
Sadece İstanbul’da bu tür eserleri basan matbaa sayısı 85’tir. 1915 tehcirinden
sonra Anadolu’daki Ermeni alfabesiyle Türkçe kitap basımı azalmış, ancak
Tebriz, Halep, Şam, Kahire, Beyrut, İskenderiye, Paris, Marsilya, Buenos Aires,
Boston, Philadelphia, Los Angeles, New York gibi şehirlerde ve farklı ülkelerde
devam etmiştir. Türkiye dışında basılan en son Ermeni harfli Türkçe kitap,
Dikren Kireçyan’ın Buenos Aires’te 1968’de yayımlanan Restan Kitabı’dır
Günlük
hayatlarında hâkim unsurun dili olan Türkçeyi konuşan Ermeniler, yayınlarını da
bu dilde yapmaktaydılar. Schütz’ün 1618 tarihli dua kitabı başta olmak üzere
birçok ilmihal kitabı ve edebî eser Ermeni harfleriyle Türkçe yazılmıştır.
Nasreddin Hoca hakkında 1837-1929 tarihleri arasında Ermeni harfleriyle Türkçe
basılmış en az sekiz kitap bulunması Türk kültür ve düşüncesinin en önemli
figürlerinden olan Hoca’nın Ermeni toplumunda ne ölçüde kabul gördüğünün
delilidir.
Yine
İstanbul, Bursa ve Kayseri gibi şehirlerde Türkçe yazılmış birçok Ermeni mezar
taşı günümüze ulaşmıştır. Türk romancılığının temel taşlarından olan Vartan
Paşa’nın İstanbul’da yaşayan Ermeniler için kaleme aldığı Akabi Hikâyesi, Ermeni alfabesiyle Türkçe olarak
basılmıştır. Paşa’nın eserini Türk dilinde yazmasının sebep ve gerekçeleri
önemlidir. Zira Ermeniler günlük hayatlarında Türkçe konuşuyorlar, fakat Arap
harflerini sökmekte zorlanıyorlardı. Kendi okullarında Ermeni harflerini
öğrenmekte iseler de, arkaik Ermenicede yazılmış metinleri anlamakta güçlük
çekiyorlardı. Türkolog Tietze’ye göre Paşa’nın kendisi de Ermenice yazmaktan
haz alamadığı için, İstanbul ve Anadolu’daki tüm Ermenilerin rahatça okuyup
anlayabilmeleri için, uzun zamandan beri kullanılagelen Ermeni alfabesini
tercih etmiş ama günlük Türk diline uyacak biçimde eserini yazmıştır
Arapça
aşk kelimesinden türetilip yalnızca Türkçede saz şairi anlamında kullanılan
“âşık” kelimesi Ermenilerin diline “âşug” şeklinde yerleşmiştir. Panayır ve
düğünlerde, askerî alaylarda ve eğlence amacıyla kahvehanelerde çalıp
söylemekte olan Ermeni âşugları, 12. yüzyıldan 19. yüzyılın ortalarına kadar 400’den
fazla eser düzenlemişlerdir. Aralarında Köroğlu, Aşık Garip, Kerem ile Aslı,
Şah İsmail ile Gülizar, Melikşah ile Güllü Hanım destanlarının da bulunduğu bu
eserlerin çoğunluğu Ermenice ve Türkçe, bir kısmı da sadece Türkçe olarak
söylenmiştir.
Osmanlı
sahasında Ermeni Türkçesi ve alfabesiyle verilmiş eserler genellikle beş grupta
toplanmaktadır. Bunlar Ermeni âşıkların (âşug) eserleri, yazılı edebiyat
ürünleri, çeviriler, gazete ve dergiler ile mezar kitabeleridir.
Bu
başlıklar altında değerlendirilebilecek eserler önemli bir yekûn tutmakta ve
Türk-Ermeni ilişkilerinin, kültürün pek çok alanında olduğu gibi dilde ve
edebiyatta da ne derece ehemmiyetli ve kuvvetli bir mevkide olduğunu ortaya
koymaktadır.
Selçuklu
ve Osmanlı idarelerinde asırlarca birlikte yaşayan Türkler ve Ermeniler
arasında kültür alışverişi olmuştur. Şehir hayatında aynı ya da farklı
mahallelerde iç içe oturan “hemşehri” halklar birbirlerinin inanç, anlayış, dil
ve folklorunu aldıkları gibi, köylerde de ortak yaşayış pratikleri
geliştirmişlerdir. Ermenileri hâkim unsurun tesiri altına girmeye iten
etkenlerin başında, onların Bizans idaresinden ve Rumlardan gördükleri baskı ve
katliamlara karşılık, Türk yönetiminin ve halkının saygılı ve müsamahakâr
tutumu gelmektedir. Ayrıca idari, ticari ve sosyal bakımdan elde ettikleri
imkânlar bu etkileşimi kolaylaştırmıştır.
Anadolu’nun
çeşitli yerlerinden Batı’ya göçmüş çok sayıda Ermeni ailenin soyadında bir
meslek (Kuyumcuyan) veya memleket (Maraşlıyan) adı olarak Türkçe hatıraları
varlığını korumaktadır. Özel adlarda da Türkçe kelimelerin azımsanmayacak
ölçüde kullanıldığı göze çarpmaktadır. Abbas, Ata, Aydın, Dadaş, Gurban,
Jahangir, Khudaverdi, Sarukhan gibi erkek adları kahramanlık ve yiğitlik gibi
kavramlarıyla Türk ve İslam büyüklerinden alınmıştır. Azizgyul, Gyulizar, Huri,
Malaksima, Nazik, Peri, Sevil, Zubeyda ve daha pek çok kadın adı ise Türk
zarafetini çağrıştıran çiçek adlarını ve ağırbaşlılık, nezaket, değerlilik gibi
kavramları işaret etmektedir. Tarihî ve kültürel bakımdan zengin bir arka planı
bulunan bu adlar, kadim komşularının Ermenilerin zihnindeki yerini açıklayıcı
niteliktedir
Türkçe’nin
biraz daha farklı konuşulduğu taşradaki değişimler de iki toplumun diline aynı
şekilde yerleşmiştir. Erzincan bölgesinde Türklerin, Kürtlerin ve Ermenilerin
“k” ile başlayan bütün kelimeleri “ġ” ile seslendirdiklerini belirten Mıntzuri,
misal olarak Ğuruçay, Ğarataş, Ağğaya, Ğarakaya gibi
yer isimleriyle, günlük hayatta kullanılan ğardaş, ğına gecesi, ğocağarı gibi sözcükleri verir.
Türkçe
ve Ermenice dillerinin birbirlerinden aldıkları ödünçlemelerin günlük hayatın
ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarını kapsayan bir genişlikte olduğu açıktır.
Sözgelimi ev yapım tekniğinde kullanılan hatıl, mertek, örtme, loğ, hapenk, cağ kelimeleri;
tarım ve hayvancılıkla ilgili olarak herg, hozan, ağıl, kom sözcükleri
bunlardan sadece birkaçıdır.
”Bayatı,
başlug (başlık), bek (bey), biz, bostan, bostancı, debağ, talan, gacag (kaçak),
nal , nalband, çıban, tolma (dolma), bozbaş, oba, ana, ata, eziz (aziz), Gelet
(galat), gapı, gesd (kasd), gız (kız), yeası (yiyesi), helal, haram, ağ, ağa,
el, ilan, damga, donguz (domuz)…vb”
Örnektekiler gibi binlerce Türkçe kelime, Ermenice’ye geçmiştir. Ermenice’ye sözcüklerin yanı sıra Türkçe söz öbekleri de geçmiştir. Bu geçişler üç tarzda olmuştur:
Örnektekiler gibi binlerce Türkçe kelime, Ermenice’ye geçmiştir. Ermenice’ye sözcüklerin yanı sıra Türkçe söz öbekleri de geçmiştir. Bu geçişler üç tarzda olmuştur:
1-Bazı
deyimler anlam itibariyle geçmiştir:
Ne var ne yok? = inç qa, inç çi qa?
Anan ölsün = merit merni
Bir karın aç, bir karın tok = mi por guşt, imi por sovats
Ağır oturmak = tsanir nıştel
Alın yazısı = çoğata gir
Parmağını dişlemek = matı gtsel
2-Bazı Türkçe kelimeler aynen muhafaza edilmiştir:
Ne var ne yok? = inç qa, inç çi qa?
Anan ölsün = merit merni
Bir karın aç, bir karın tok = mi por guşt, imi por sovats
Ağır oturmak = tsanir nıştel
Alın yazısı = çoğata gir
Parmağını dişlemek = matı gtsel
2-Bazı Türkçe kelimeler aynen muhafaza edilmiştir:
azad nefes almak=azad sunts kaşel
kapıya gülle atmak=kaekin golla gnal
helal süt emmek=helal gat xmel
deli şeytan diyor=dali şeytanı asıma
3-Bazı söz grupları Ermenice’ ye değişmeden, aynen geçmiştir.
Ya baxt = ya bext (x> hırıltılı h sesi)
Bir gülle bahar olmaz.
Kül başına...
Tek elden ses çıkmaz.
Akıl akıldan üstündür.
Tokun açtan haberi olmaz.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.
Prof.
Dr. Zakiroğlu Abdullayev, Türkçe’nin Ermeni dilini gramer bakımından da
etkilediğini ifade etmiştir. Ünlü bilgin Türkçe’nin etkisiyle Ermenice’de
oluşan yeni ses ve dizin özelliklerini şöyle sıralamıştır:
1-Ermenice’deki bazı fiiller özellikle Azeri ağzından etkilenerek çok anlamlı konuma gelmişlerdir.
Almak, çekmek, bitmek, sürmek
2- Ermeni dilinde pek çok yeni ses türemiştir. İnce e, ö ve ü sesleri aslen Ermeni dilinde olmayan fakat Türkçe’den Ermenice’ye geçen seslerden bazılarıdır.
3- Türkçe’den Ermenice’ye pek çok ek de geçmiştir:
-lik, -lı, -çi, -mcı, -miş …vb. gibi eklerle birlikte kalıplaşmış kelimeler de bu dile geçmiştir.
Başlux, tozlux, nişanlı, namuslu…
4-Türkçe bazı kelimelerle Ermenice fiiller birleşerek birleşik fiiller oluşturmuşlardır.
Azarlamış inel(azarlamış olmak) vb….
5-Türkçe’den Ermenice’ye Pekiştirme sıfatları da geçmiştir.
Kıpkırmızı-qasgarmir
Sapsarı-depdegin
Kapkara-sepsev
Tertemiz-şipşidağ
Dopdolu-leplesun
Şunu da belirtmekte yarar vardır ki, Ermenice üzerinde Türkçe’nin yanı sıra Farsça ve Arapça’nın da etkisi olmuştur.
6-Ermeni Guzanları(ozan) Türk dillerine baş vurarak Ermeni şiirini geliştirmeye çalışmışlardır. Örneğin 10.yy’da yaşamış Grikor Narekatsi şiirlerinde sel, mum, derman, xaber(x=h), arkan vb birçok Türkçe kelime kullanmıştır.
7-Ermenice, Türkçe’deki tamlama yapısından da etkilenmiştir. Ermenice’deki tamlama yapısı Farsça’dakine benzer şekildeyken Türkçe’nin etkisiyle değişmeye başlamıştır. Normalde bir Ermeni Ev Ali’nin demesi gerekirken şimdi Türkçe’deki gibi Ali’nin ev demektedir.
8- Eskiden Ermenice’de İngilizce’de olduğu gibi çoğul bir sayının nitelediği isim de çoğul eki alırdı. Beş kitaplar gibi.. Ancak Türkçe’nin etkisiyle zamanla sondaki çoğul eki bu gibi sıfatlardan sonra kullanılmamaya başlamıştır.
9- “Na” (O) zamiri Türkçe’de olduğu gibi hem erkekler, hem de bayanlar için kullanılabilir. İngilizce ya da Almanca’daki gibi bu zamirde dişil, eril farklılaşması yaşanmaz.
1-Ermenice’deki bazı fiiller özellikle Azeri ağzından etkilenerek çok anlamlı konuma gelmişlerdir.
Almak, çekmek, bitmek, sürmek
2- Ermeni dilinde pek çok yeni ses türemiştir. İnce e, ö ve ü sesleri aslen Ermeni dilinde olmayan fakat Türkçe’den Ermenice’ye geçen seslerden bazılarıdır.
3- Türkçe’den Ermenice’ye pek çok ek de geçmiştir:
-lik, -lı, -çi, -mcı, -miş …vb. gibi eklerle birlikte kalıplaşmış kelimeler de bu dile geçmiştir.
Başlux, tozlux, nişanlı, namuslu…
4-Türkçe bazı kelimelerle Ermenice fiiller birleşerek birleşik fiiller oluşturmuşlardır.
Azarlamış inel(azarlamış olmak) vb….
5-Türkçe’den Ermenice’ye Pekiştirme sıfatları da geçmiştir.
Kıpkırmızı-qasgarmir
Sapsarı-depdegin
Kapkara-sepsev
Tertemiz-şipşidağ
Dopdolu-leplesun
Şunu da belirtmekte yarar vardır ki, Ermenice üzerinde Türkçe’nin yanı sıra Farsça ve Arapça’nın da etkisi olmuştur.
6-Ermeni Guzanları(ozan) Türk dillerine baş vurarak Ermeni şiirini geliştirmeye çalışmışlardır. Örneğin 10.yy’da yaşamış Grikor Narekatsi şiirlerinde sel, mum, derman, xaber(x=h), arkan vb birçok Türkçe kelime kullanmıştır.
7-Ermenice, Türkçe’deki tamlama yapısından da etkilenmiştir. Ermenice’deki tamlama yapısı Farsça’dakine benzer şekildeyken Türkçe’nin etkisiyle değişmeye başlamıştır. Normalde bir Ermeni Ev Ali’nin demesi gerekirken şimdi Türkçe’deki gibi Ali’nin ev demektedir.
8- Eskiden Ermenice’de İngilizce’de olduğu gibi çoğul bir sayının nitelediği isim de çoğul eki alırdı. Beş kitaplar gibi.. Ancak Türkçe’nin etkisiyle zamanla sondaki çoğul eki bu gibi sıfatlardan sonra kullanılmamaya başlamıştır.
9- “Na” (O) zamiri Türkçe’de olduğu gibi hem erkekler, hem de bayanlar için kullanılabilir. İngilizce ya da Almanca’daki gibi bu zamirde dişil, eril farklılaşması yaşanmaz.
Yer
yer açıkladığımız gibi, kültürümüz, folklorümüz, geleneklerimiz de Ermeni
yaşantısında derin izler bırakmıştır. Halen, Ermeni illerinde Türkçe şarkı ve
türküler beğeniyle dinlenmektedir. Bazı sanatçılarımız Ermeni’lerin gönlünde
taht kurmuştur. Şu anda Türkçe’nin ana dil gibi konuşulduğu kimi Ermeni köyleri
halen vardır. Ermeni aşıkları pek çok müzik terimini Türkçe’den almıştır.
Ermenistan’ın başkenti olan Erivan (Revan) köklü bir Türk-İslam kentidir.
Elbette Ermeniler yerleştikleri bölgedeki Türk kültürünün izlerinden de derin
etkiler almışlardır.
Guzan (ozan), saz, santu, keman, kemanca, bağlama gibi onlarca terim Ermenice’de halen yaşamaktadır. Ayrıca Ermenilerin ruh dünyalarında bizim ruh dünyalarımıza yaptığı gibi ince tesirler bırakan halk hikayeleri halen Ermeni ellerinde insanların hayal dünyalarını türlü türlü renkleriyle zenginleştirmeye devam etmektedir.
Guzan (ozan), saz, santu, keman, kemanca, bağlama gibi onlarca terim Ermenice’de halen yaşamaktadır. Ayrıca Ermenilerin ruh dünyalarında bizim ruh dünyalarımıza yaptığı gibi ince tesirler bırakan halk hikayeleri halen Ermeni ellerinde insanların hayal dünyalarını türlü türlü renkleriyle zenginleştirmeye devam etmektedir.
Türkçeye
Ermeniceden geçmiş kelimelerin sayısı,
Anadolu ağızlarında epey olmakla birlikte, standart yazı dilinde 10-15 i
geçmeyecek kadar azdır: avanak 'kolayca kandırılabilen kimse', bar 'köpük, küf,
tortu', baron 'efendi, bey', bızdık 'küçük çocuk', cacık, çap, çemen, çermik
'kaplıca, ılıca', çımen 'saçak kenarlarından dışarıya uzanan ve yağmur sularını
toplayan oluk', kirve 'sünnette çocuğun masraflarını yüklenen kimse', külek
'tahta kova', lapa, mertek 'yapıda destek olarak kullanılan ağaç sırık', mıcır
'kömür kırıntısı, taş kırıntısı', şen 'neşeli', tel gibi
Ayrıca
alıntılar ;
·
ahpun dial. 'gübre' < Erm. ałbun
·
anık dial. 'nane' < Erm. dial. anux < ananux
·
arıstak dial. 'tavan' < Erm. aṙastał
·
avanak < Erm. havanag
·
aznavur < Erm. aznawor
·
badıç < Erm. patič [dial. badinǰ]
·
bar I dial. 'kir' < Erm. pʿar
·
carıt dial. 'köz tavası' < Erm. čaṙut
·
cemek dial. 'üvendire kazıyacağı' < Erm. camak
·
cil, çil dial. 'hasır otu' < Erm. čil
·
cumur, çumur dial. 'yağda kızartılmış ekmek' <
Erm. čmur
·
çemiç dial. 'dut kurusu' < Erm. čʿamičʿ
·
çepik dial. 'alkış' < Erm. cʿapʿik
·
çermik dial. 'kaplıca' < Erm. ǰermuk
·
çor dial. 'dert, hastalık' < Erm. čʿoṙ
·
çörten 'yağmur oluğu' < Erm. ǰordan
·
gecere dial. 'iplik çıkrığı' < Erm. kačrar
·
gem dial. 'düven' < Erm. kamn
·
hanek dial. 'şaka; eğlence' < Erm. hanak
·
haşıl^ dial. 'bir yemek' < Erm. xašil
·
hedik 'buğday haşlaması' < Erm. hatik
·
herk dial. 'nadas' < Erm herk
·
hezan dial. 'kiriş' < Erm. hecan
·
hışır 'olmamış meyve' < Erm. xošor
·
hızar 'büyük bıçkı' < Erm. xizar
·
him dial. 'temel' < Erm. dial. him < himn
·
hodak dial. 'çiftçi yamağı' < Erm. hōtał
·
hopal dial. 'yaban güvercini' < Erm. hōpʿal
·
kama 'çivi' < Erm. gam
·
kerendi dial. 'tırpan' < Erm. gerandi
·
kete^ 'bir hamurişi' < Erm. gatʿay
·
kirve < Erm. kʿawor
·
kom dial. 'ağıl' < Erm. gom
|
·
kotan^ 'büyük saban' < Erm. kʿōtʿan
·
köftün 'keten küspesi' < Erm. kopton
·
küşne dial. 'burçak' < Erm. kʿušnay < Arap. kuşnā
·
mayıs 'taze sığır gübresi' < Erm.
·
mazman dial 'kıldan dokuma yapan' < Erm mazman
·
merek dial. 'samanlık' < Erm. marag
·
met 'çelik çomak' < Erm. mēt
·
murç 'çekiçle çakılan demir kazık' < Erm. murč 'çekiç'
·
nahır^ dial. 'sığır sürüsü' < Erm. naxir
·
nüğü 'bir ölçü birimi" < Erm. dial. nuki, nugi < unki
·
orcik 'şeker sucuk' < Erm. ṙočik
·
petek^ < Erm. pʿetʿek
·
pezevenk < Erm. bozawag [< boz 'prostitute'
+ awag 'elder,
chief, superior']
·
pinti^ 'cimri' < Erm. pʿintʿi
·
poşa dial. 'Çingene' < Erm. pʿoša
·
poşu 'baş örtüsü' < Erm. pʿoši < Fars.
·
pot 'hata, gaf' < Erm. pʿotʿ
·
potur 'bir tür pantolon' < Erm. pʿotʿor
·
pöçük dial. 'kuyruk sokumu' < Erm. počʿik [<: počʿ 'tail']
·
şelek^ dial. 'sırtta taşınan yük' < Erm. šalak
·
şen 'neşeli' < Erm. šen
·
şıllık < Erm. šil 'squint-eyed' [+ T. -lık eki]
·
teşi dial. 'yün eğirme aracı' < Erm. tʿeši
·
tığ^ dial. 'henüz savrulmamış ekin yığını' <
Erm. tʿeł
·
tonton < Erm. tʿontʿoš
·
zangoç < Erm. žamgoc
·
zerun ' bir buğday türü' < Erm. dial. cʿirin < cʿorean
·
zoğal^ dial. 'kızılcık' < Erm. zołal
|
KAYNAKÇA
Dr. Fatih
ERBAY TÜRKÇE-ERMENİCE KELİME ALIŞVERİŞİ VE TAPAN KELİMESİ ÜZERİNE
OGUZ
DÜZGÜN Ermeni Dilinde Yaşayan Bin Yıllık Dostluk
Prof Dr.
Zeynep KORKMAZ Türkiye Türkçesinde Yazı
Diline Girmiş Günlük Yaşamla ilgili Alıntı Sözler ve Ekler
Prof. Dr. Kemalettin
Kuzucu Türk-Ermeni Kültür İlişkileri
Prof. Dr. Nevzat
Özkan Ermeni Harfleriyle Türkçe Metinler Üzerine
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ermenice
EMİN SUBAŞI